İlişkilerin bazen ne kadar karmaşık ve sorunlu hale gelebileceği, geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olayla bir kez daha gözler önüne serildi. Birlikte yaşadığı kadına karşı uyguladığı şiddetle ilgili haber, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı ve pek çok insanı derinden etkiledi. Kadına yönelik şiddet, toplumumuzda hala büyük bir sorun olmayı sürdürüyor. Her gün birçok kadın, partnersleri tarafından farklı şekillerde fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor. İşte bu olay da tam olarak bu durumu ortaya koyan bir örnek oldu.
Olay, bir akşam saatlerinde yaşandı. İki yıl süren bir ilişkinin ardından, 30 yaşındaki erkek, birlikte yaşadığı kadınla ani bir tartışmaya girdi. Başlangıçta basit bir iletişim sorunu gibi görünen bu tartışma, kısa sürede büyüyerek şiddetli bir kavga halini aldı. Kadın, partnerinin daha önceki davranışlarından endişeli olduğunu belirtmişti; ama o akşam, aşırı sinirli ve öfkeli olan erkek, olayın kontrolden çıkmasına sebep oldu. Bu tür durumlar birçok kadının yaşamında gerçeklemesi zor bir kanıta dönüştü: İlişkilerdeki aşırı kıskançlık ve kontrol arzusu, her zaman sağlıklı bir sonuca ulaşmayabilir.
Kadına yönelik şiddet olaylarının, toplumun damarı olarak adlandırabileceğimiz bir kavram içerisinde yer alması, bu tür olayların derin köklerinin olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki, bu tür şiddet eylemleri her gün artmakta; fakat bunun önüne geçilmesi için atılan adımlar hala yetersiz kalıyor. Olayın ardından kadın, yaşadığı dehşeti paylaşarak diğer kadınlara sesini duyurdu ve yardım istedi. Böylece, şiddetin normalleştirilmemesi gerektiği mesajı, sosyal medya üzerinden geniş kitlelere ulaştı.
Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve kadına yönelik şiddet ile mücadelede pek çok stratejinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Kadınların kendi hayatlarını korumak ve güvende hissetmek için courageous (cesur) olmaları, aynı zamanda toplumun da bu konuyu daha fazla irdelemesi gerektiğini gösteriyor. Sonuçta, herkes birer birey olarak insanlık onuruna sahiptir ve eşitliği sağlamak, sadece kadınların değil, her bireyin sorumluluğudur.
Bu tür olayların önlenmesi adına, hukuk sisteminin sıkı tedbirler alması ve kadınların şiddete maruz kalmamaları için eğitim programlarının artırılması gerekiyor. Her kadının sesi duyulmalı ve yaşadığı zorluklar karşısında destek bulabilmesi sağlanmalıdır. Bunun yanı sıra, toplumda farkındalık yaratmak, şiddetin her türüne karşı durmak ve bu konuda herkesin üzerine düşen sorumluluğu alması adına bir gereklilik haline gelmektedir. Sessiz kalmamalı; bireyler olarak, kent ve ülke olarak bu suçları kesinlikle kınamalıyız.
Sonuç olarak, günümüzde yaşanan bu tür olaylar, sadece bağlantılı olduğumuz bireylerle değil, tüm toplumla ilgili olduğunun bir göstergesidir. Her birey, eşit şekilde sevilmeye ve saygı görmeye layıktır. Değişim için birlikte mücadele etmek, daha iyi bir gelecek için en temel şarttır. Bu tür dehşetlerin yaşanmaması adına, kadına yönelik şiddetin köklerine inmek ve sesimizi yükseltmek yalnızca kadınların değil, herkesin görevi olmalıdır.